IŞIK VE SIYRILMA
Işık gizemini tarih boyunca korumuştur. Işığın ne olduğunu tanımlamak yerine hangi fiili gerçekleştirdiği noktasından ilerleyelim. Elbette tanecik veya dalga şeklinde davrandığından ziyade, ışığın hangi fiili gerçekleştirdiği konusunda pek derinine inilmemiştir. Ancak ışığın gerçekleştirdiği karanlığı kesme fiiline Sıyrılma denir.
Edebiyatta sıyrılmayla sıklıkla karşılaşırız. Ve bazen şiirlerde ve bazen de öykülerde rastlarız. Örneğin Yaşar Kemal Sarı Sıcakta: ‘’Yıldızlar iri iri… İkide bir, arka arkaya, karanlığı bir kılıç gibi keserek, yıldızlar akıyordu’’ ifadesinde dikkat çekilen şeyin aslında Sıyrılma olduğudur.
Işığın davranış olarak yapmakta olduğunun ardından neye dönüştüğünü anlayarak ilerlemek, onu anlamada daha büyük kolaylık sağlayacaktır. Çünkü ışığın tanecik veya dalga halindeki davranışı, bundan çok önceye dayanan gözlemler sonucu ortaya atılmıştır.
Çok eskiye değilde günümüzdeki mevcut sıyrılma fiilini düşünürsek en azından ışığın nerede tanecik ve tanecik sonrası neden dalga yayıldığını gözlemlemeyi olanaklı kılacaktır.
Sıyrılmayı, Kuran-ı Keriminde örneğin, En’âm Suresi 96. Ayette:
‘’O Allah karanlığı yarıp sabahı çıkarandır.’’
Ayette de belirtildiği gibi karanlığın yarılıp, kesilmesinde, aydınlığın açığa çıkması için, ışığa karanlığı ayırma kuvvetini veren bir yaratıcı olduğu gerçeğini hatırlatır.
Bir çok yönden ele alınırsa doğanın karanlıkla dolu yüzünden, aydınlık için ışık gereksinimi yani aydınlığı ışıldatacak olan ışığın varlığından bahsedilebilir. Bunu için gece ile gündüzün sürmesinde gereken en açık olayın, benzer şekilde Dünyanın da bir karanlık içerisinde, uzayda bulunduğunu göz önünde tutmak gereklidir.
Düşünüldüğü vakit en baştan gece ile gündüze olayına değinelim. Güneş uzayın karanlığını keserek ışığının ilerlemesi sonucunda dünyanın üzerindeki karanlık, sabahın ilk anlarında kesilmeye başlayacaktır.
Ve sonra ışık içeriye dünyanın içine doğru ilerler. Sabahın ardından gündüzün aydınlığı parıldar ve ışıldamasıyla beraber çözülen karanlık boyunca sistem nefes alır.
Bu durum aslında karanlık varken onun yarılıp, içinden aydınlığın çıkarılarak ışıldatan bir ışık ile ortaya çıkarılmasıdır. Örneğin bir ayette gündüzün aydınlığı şöyle geçmektedir.
‘’ Parıldayıp-aydınlandığı zaman gündüze ‘’ (LEYL, 2)
Gecenin ardından gündüzün gelişi dünyanın kendi ekseni etrafından dönmesi gerektiği bilinen bir durumdur. Ancak ışık elbette karanlığı keserek gündüzü gecenin içinde devam eden yani karanlığın arka planda kaldığı, aydınlığın ise görünür olmasına yol açılmasıyla ortaya sabah aydınlığının çıkarılmasıdır.
Düşünüldüğünde doğanın ve ışığında işleyen bir düzen içinde bırakılması ve bunun sonucunda esasen sadece sistemi değil, bir bütün olarak olayları düşünmeye sevk etmektir. Ve tüm ana işlemler için yapı içerisinde esas olan bir davranış biçimine ayırma işine dönüşmesidir.