İnsanların nereden geldiği hakkında anlatılanlar aslında şunu gösteriyor, insanların kendi evrenlerinden, içinde bulunduğumuz evrene gelmiş olduklarıdır.
Dünyadaki türlerin hepsi sistemde bir fonksiyonun karşılığı olarak davranışta bulunurlar. Ancak gözlenen insandır, tümünden ayrı olarak!
Daha önce bu evrenin aksine insanlar bir tardigradın içindeki evrenden çoklu gerçekliği olan içerisinde bulunan evrendeler.
İnsanların uyarlandığı ve doğaya uyum sağlama açısından bakıldığında inşa ettikleri sistemleri bir evren içinde bir başka evren çıkarma çabası sadece sanal gerçekliği ilerletme çabasından başka bir sonuç oluşturamaz. Çünkü arada kalan insandır ve zamanın dışında da değildir.
İstedikleri kadar melez yapılar kursalar da veya başına birini yerleştirseler de aynı kısır döngü içinde dönüp duracaklar.
Sonuç olarak sicimler bu evrenin en nihai varışı ise, buna yol açan açılmanın en başından tutup geri dönmeye gerek yok. Yapılması gereken basit çünkü daha iyi’yi başlatıp algıların özne/nesne ilişkisinden gözlemciye göre olmasını bırakıp eşit ve adil bir bakış açısını kabul edilir olmasına bağlı olacak şekilde değerlendirmektir.