Gerçekte kurulu bir sistem düşünün. Her bağı(kaynak bölgeleri) bir birine ağlarla bağlanmış imajlar üzerinden ortaya çıkarılan bir nesnellik dünyası içinde olmak…
Onun için gerçek ve renk kitabında sistemin başlangıcı nerede ortaya çıkar ve açılır ele alalım:
‘’Sistemin yola koyulmasıyla beraber treninin yüklediklerini her bölgeye götürmek için; nihayet hareketin sağlanmasıyla, duman arkasından uzamaya başlıyor. Artık ekmek dağını tüm dünyaya taşıyacak, soğumayan etleriyle herkesi kapısında bekletecek şekilde tatlı bir su ile kendini göstermeye başlayacaktır. Bu sistem nasıl başlıyor ve içine nasıl dalınmaktadır?
“İki dağın arasından bir kadın çıkacak ve siz, açılmış olan evrenin içine dalmak için her şeyi yapmaya çalışacaksınız.” Evet, bu öyle basit bir mücadele değil maalesef. Öncelikle; kendinizi her şeyinizle ona tabi kılmalısınız!
‘’Başta maddeyi somut olarak kabul edecek, dış dünyanın bir simülasyon olduğunu reddedecek ve sonra zihninizi ona doğru bırakarak sizi beslemesine izin vereceksiniz. O sizi besledikçe ve sizin enerjinizi tüketip sistemini ayakta tutmaya çalıştıkça, aslında sizin son olarak bildiğiniz aleme gitmekte olduğunuzu hatırlamayacaksınız. Düşüncelerinizi sistemin ortaya koyduğu düşünce ve algı yapısının ötesine götüremeyecek, sayısal duvarın dışına asla çıkamayacaksınız. Bu nedenle kendi nefis motorlarınızın neden sizi bu dünyanın kapılarından uzak tuttuğunu anlamayacaksınız.’’
Gerçekte kurulu sistem, dijital sürümüyle sürekli korunup güncellenerek devam eder…