Bir karar verilmeli, sistem mi gelişecek yahut insan mı?
İki durumda da beraber bir ilerleme sanıldığından daha zordur.
Aslında gelişmesi istenilen insan değildir. Bunu anlamak şarttır…
Çünkü onu(insanı) düzende tutmak, geride bırakmak varken neden gelişmesi istensin?
Yıllarca zincirlere vurulan ve karanlıklarda düşüncelerin sıralanmış bir hayali izleyen, rüyalarda takılı kalan bilinçler!
Karmakarışık dokular içinde olabildiğince veri almak üzerine inşa edilen sistemlerin sonu nereye varacaktır?
İnsan için bir yeri olmayan başlangıçta, kendi içinde bölünmüş bir durumun yarattığı sayısız algısal düşüncenin neye yaradığı anlaşılmaz olan çıkarımları…
Bireye katabilecek bir duygu veya fikir bulmak kolay olmasa gerek.
Bilinende ve işletilende sınıra kadar sürdürüp ondan sonra tekrar boşluk içerisinde bırakan bir işletimde, asıl duyguya ve düşünceye ulaşılmayan bir dünyada dayanak nedir?
Belkide kendimize inanmayı bırakıp, geriye kalan her şeyin dışında bir varış düşlenir. Oysaki yalnız bırakan zaten kabul edilmeyen yapının kendisidir.